GSS Neyi Kapsamaz? Kültürler Arası Bir Perspektiften Sosyal Güvenliğin Sınırları
Giriş: Merak Eden Birinin Sorusu
Hiç düşündünüz mü, “Genel Sağlık Sigortası (GSS) gerçekten herkesi kapsıyor mu?” Kağıt üzerinde “herkesi kapsayan sağlık güvencesi” gibi görünse de, pratikte hem hukuki hem de kültürel sınırlarla çevrili bir sistemdir. Kimi ülkede GSS’nin dışında kalanlar göçmenlerdir, kiminde ise kendi toplumunun belirli kesimleri. Bu durum yalnızca sağlık politikalarıyla değil, aynı zamanda kültürel değerler, toplumsal cinsiyet rolleri ve ekonomik eşitsizliklerle de yakından ilişkilidir.
1. GSS’nin Evrensel Görünümü ve Gerçek Sınırları
“Genel Sağlık Sigortası” kavramı, birçok ülkede sosyal devletin temel unsurlarından biri olarak görülür. Ancak “genel” kelimesi, gerçekte “herkes” anlamına gelmez. Türkiye’de GSS, sigortalı çalışanları, emeklileri ve gelir testi sonucunda prim ödemeye hak kazanan bireyleri kapsar. Fakat, gelir testi yaptırmayanlar, kayıt dışı çalışanlar, bazı göçmen gruplar ve belgesiz kişiler kapsam dışı kalır.
Bu durum sadece Türkiye’ye özgü değildir. Örneğin, ABD’de Medicaid programı, düşük gelirli bireyleri destekler, fakat birçok göçmen bu sistemin dışında kalır. Almanya’da Krankenkasse sistemi ise çalışmayan yetişkinlerin eş sigortasıyla kapsanmasını sağlar ama işsiz göçmenler için aynı korumayı sunmaz.
Bu farklılıklar, her ülkenin kültürel değerleriyle yakından ilişkilidir: bireyin sorumluluğunu önceleyen kültürlerde sistemler daha bireysel temellidir; topluluk dayanışmasını öne çıkaran kültürlerde ise sosyal koruma daha yaygındır.
2. Kültürlerin GSS Algısı: “Devlet mi, Aile mi?”
Batı toplumlarında sağlık güvencesi genellikle bireysel bir hak olarak görülür. Bu yaklaşım, bireyin devlete bağımlılığını azaltmayı amaçlar. Buna karşın Doğu ve Akdeniz kültürlerinde sağlık ve bakım, tarihsel olarak “aile dayanışması” içinde değerlendirilir. Türkiye, Yunanistan ve Japonya gibi toplumlarda, yaşlı veya çalışmayan bireylerin güvencesi genellikle aile üzerinden sağlanır.
Bu fark, sadece sistemsel değil, aynı zamanda kültürel bir tercihtir. Batı’da “sigorta primi” ödeyen birey, kendi güvenliğini sağlar. Doğu’da ise “ailesiyle dayanışan” birey, sosyal güvenliğini kültürel ilişkiler içinde kurar. Bu nedenle GSS’nin kapsamadığı kişiler, sadece yasal boşluklardan değil, kültürel önceliklerden de doğar.
3. Toplumsal Cinsiyet ve Kapsam Dışı Kalma Dinamikleri
Kadınlar, özellikle bakım emeğiyle ilişkili kültürlerde, sigorta sistemlerinin görünmeyen mağdurlarıdır. Ev içi emeğin ekonomik karşılığı olmadığı için, pek çok kadın GSS kapsamına ancak eş veya baba üzerinden dahil olur. Örneğin Türkiye’de “ev hanımlığı” statüsü, bireysel sigorta hakkı olarak görülmez; bu, kadının ekonomik bağımsızlığını kısıtlayan bir durumdur.
Erkekler açısından ise toplumsal beklenti farklıdır: “çalışmak” bir kimliktir. Erkekler işsiz kaldığında, sadece gelir değil, sağlık hakkı da kaybolur. Bu durum bireysel başarısızlık olarak görülürken, kadınlarda ise “aile koruması altındadır” anlayışıyla sistemik bir eksiklik meşrulaştırılır.
Bu ikilik, kültürel olarak erkeklerin bireysel başarıya, kadınların ise sosyal ilişkilere yönlendirilmesiyle de ilgilidir. Ancak burada önemli olan, bu eğilimleri klişeleştirmeden, her iki cinsiyetin de sistemden nasıl farklı şekillerde dışlandığını anlamaktır.
4. Göç, Etnisite ve GSS’nin Görünmeyen Sınırları
Göçmenler ve mülteciler, küresel ölçekte GSS sistemlerinin dışında kalan en büyük gruplardan biridir. Avrupa Birliği ülkelerinde bile, “yasal oturum izni” olmayan kişiler sağlık sistemine erişimde büyük engellerle karşılaşır. Türkiye’de ise geçici koruma altındaki Suriyeliler için temel sağlık hizmetleri sunulsa da, uzun vadeli sigorta güvencesi hâlâ sınırlıdır.
Kültürel farklılıklar burada da belirleyicidir. Örneğin İskandinav ülkelerinde toplumsal eşitlik kültürü, sağlık sistemine evrensel erişimi güçlendirirken; ABD veya Japonya gibi meritokrasiye dayalı toplumlarda erişim, çalışma statüsüne sıkı sıkıya bağlıdır. Böylece “kimin toplumun parçası sayıldığı” kültürel bir karar hâline gelir.
5. Küresel Dinamikler: Neoliberal Politikalar ve Sosyal Devletin Daralması
Son kırk yılda neoliberal ekonomi politikalarının yükselişi, sağlık sistemlerini piyasa mantığına yaklaştırdı. Bu dönüşüm, kültürler arası farklılıkları daha da keskinleştirdi. Küresel sermaye hareketliliğiyle birlikte esnek çalışma biçimleri yaygınlaştı; bu da milyonlarca insanın GSS kapsamı dışına itilmesine neden oldu.
Örneğin Hindistan’da “gig economy” çalışanları (motosiklet kuryeleri, platform işçileri) herhangi bir sigorta kapsamında değildir. Türkiye’de benzer şekilde kuryeler veya serbest çalışanlar, prim ödemediklerinde sistemden dışlanır. Böylece modern emek biçimleri, klasik sigorta anlayışını aşan yeni sosyal güvenlik modelleri gerektirir.
6. Kültürler Arası Benzerlikler ve Farklılıklar
- Benzerlikler: Tüm kültürlerde “çalışan” birey önceliklidir. Sigorta, emekle ilişkilendirilir.
- Farklılıklar: Batı’da sağlık bir bireysel hak olarak görülürken, Doğu’da topluluk desteğiyle bağlantılıdır.
- Ara bölgeler: Latin Amerika ve Akdeniz ülkelerinde, aile desteği ile devlet desteği iç içe geçmiştir.
Bu tablo, “genel” kelimesinin aslında kültürel bir yoruma açık olduğunu gösterir: Her toplum kendi “genelini” tanımlar.
7. Düşündürten Bir Sonuç: Gerçek “Genellik” Mümkün mü?
GSS’nin kapsamadığı kesimler, sistemin zayıf noktalarından çok, kültürel aynasıdır. Bir ülkenin kimleri koruyup kimleri dışarıda bıraktığı, onun sosyal vicdanının da göstergesidir. Sağlık hakkının gerçekten “genel” olabilmesi, sadece yasal düzenlemelerle değil, kültürel kabullerle de ilgilidir.
Peki sizce, “genel” sağlık güvencesi, birey ile toplum arasındaki bu kültürel uçurumu kapatabilir mi? Yoksa her toplum kendi değerleri çerçevesinde bir “genellik” tanımı mı üretmeye mahkûm?
Kaynak ve Deneyim Notu:
Bu yazı, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) “Universal Health Coverage Reports” verileri, Türkiye Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) istatistikleri ve OECD’nin “Health at a Glance” raporları temel alınarak hazırlanmıştır. Ayrıca sosyoloji ve sağlık politikaları alanındaki saha gözlemlerim, farklı ülkelerdeki GSS uygulamalarının kültürel yansımalarıyla birleştirilmiştir.
---
Bu forum başlığı, yalnızca sağlık politikalarını değil, aynı zamanda kültürlerin “kime güvenlik borçlu olduğunu” tartışmaya açmak için bir davettir. Çünkü kimi zaman en önemli soru, “kim kapsanıyor?” değil, “kim neden kapsanmıyor?” sorusudur.
Giriş: Merak Eden Birinin Sorusu
Hiç düşündünüz mü, “Genel Sağlık Sigortası (GSS) gerçekten herkesi kapsıyor mu?” Kağıt üzerinde “herkesi kapsayan sağlık güvencesi” gibi görünse de, pratikte hem hukuki hem de kültürel sınırlarla çevrili bir sistemdir. Kimi ülkede GSS’nin dışında kalanlar göçmenlerdir, kiminde ise kendi toplumunun belirli kesimleri. Bu durum yalnızca sağlık politikalarıyla değil, aynı zamanda kültürel değerler, toplumsal cinsiyet rolleri ve ekonomik eşitsizliklerle de yakından ilişkilidir.
1. GSS’nin Evrensel Görünümü ve Gerçek Sınırları
“Genel Sağlık Sigortası” kavramı, birçok ülkede sosyal devletin temel unsurlarından biri olarak görülür. Ancak “genel” kelimesi, gerçekte “herkes” anlamına gelmez. Türkiye’de GSS, sigortalı çalışanları, emeklileri ve gelir testi sonucunda prim ödemeye hak kazanan bireyleri kapsar. Fakat, gelir testi yaptırmayanlar, kayıt dışı çalışanlar, bazı göçmen gruplar ve belgesiz kişiler kapsam dışı kalır.
Bu durum sadece Türkiye’ye özgü değildir. Örneğin, ABD’de Medicaid programı, düşük gelirli bireyleri destekler, fakat birçok göçmen bu sistemin dışında kalır. Almanya’da Krankenkasse sistemi ise çalışmayan yetişkinlerin eş sigortasıyla kapsanmasını sağlar ama işsiz göçmenler için aynı korumayı sunmaz.
Bu farklılıklar, her ülkenin kültürel değerleriyle yakından ilişkilidir: bireyin sorumluluğunu önceleyen kültürlerde sistemler daha bireysel temellidir; topluluk dayanışmasını öne çıkaran kültürlerde ise sosyal koruma daha yaygındır.
2. Kültürlerin GSS Algısı: “Devlet mi, Aile mi?”
Batı toplumlarında sağlık güvencesi genellikle bireysel bir hak olarak görülür. Bu yaklaşım, bireyin devlete bağımlılığını azaltmayı amaçlar. Buna karşın Doğu ve Akdeniz kültürlerinde sağlık ve bakım, tarihsel olarak “aile dayanışması” içinde değerlendirilir. Türkiye, Yunanistan ve Japonya gibi toplumlarda, yaşlı veya çalışmayan bireylerin güvencesi genellikle aile üzerinden sağlanır.
Bu fark, sadece sistemsel değil, aynı zamanda kültürel bir tercihtir. Batı’da “sigorta primi” ödeyen birey, kendi güvenliğini sağlar. Doğu’da ise “ailesiyle dayanışan” birey, sosyal güvenliğini kültürel ilişkiler içinde kurar. Bu nedenle GSS’nin kapsamadığı kişiler, sadece yasal boşluklardan değil, kültürel önceliklerden de doğar.
3. Toplumsal Cinsiyet ve Kapsam Dışı Kalma Dinamikleri
Kadınlar, özellikle bakım emeğiyle ilişkili kültürlerde, sigorta sistemlerinin görünmeyen mağdurlarıdır. Ev içi emeğin ekonomik karşılığı olmadığı için, pek çok kadın GSS kapsamına ancak eş veya baba üzerinden dahil olur. Örneğin Türkiye’de “ev hanımlığı” statüsü, bireysel sigorta hakkı olarak görülmez; bu, kadının ekonomik bağımsızlığını kısıtlayan bir durumdur.
Erkekler açısından ise toplumsal beklenti farklıdır: “çalışmak” bir kimliktir. Erkekler işsiz kaldığında, sadece gelir değil, sağlık hakkı da kaybolur. Bu durum bireysel başarısızlık olarak görülürken, kadınlarda ise “aile koruması altındadır” anlayışıyla sistemik bir eksiklik meşrulaştırılır.
Bu ikilik, kültürel olarak erkeklerin bireysel başarıya, kadınların ise sosyal ilişkilere yönlendirilmesiyle de ilgilidir. Ancak burada önemli olan, bu eğilimleri klişeleştirmeden, her iki cinsiyetin de sistemden nasıl farklı şekillerde dışlandığını anlamaktır.
4. Göç, Etnisite ve GSS’nin Görünmeyen Sınırları
Göçmenler ve mülteciler, küresel ölçekte GSS sistemlerinin dışında kalan en büyük gruplardan biridir. Avrupa Birliği ülkelerinde bile, “yasal oturum izni” olmayan kişiler sağlık sistemine erişimde büyük engellerle karşılaşır. Türkiye’de ise geçici koruma altındaki Suriyeliler için temel sağlık hizmetleri sunulsa da, uzun vadeli sigorta güvencesi hâlâ sınırlıdır.
Kültürel farklılıklar burada da belirleyicidir. Örneğin İskandinav ülkelerinde toplumsal eşitlik kültürü, sağlık sistemine evrensel erişimi güçlendirirken; ABD veya Japonya gibi meritokrasiye dayalı toplumlarda erişim, çalışma statüsüne sıkı sıkıya bağlıdır. Böylece “kimin toplumun parçası sayıldığı” kültürel bir karar hâline gelir.
5. Küresel Dinamikler: Neoliberal Politikalar ve Sosyal Devletin Daralması
Son kırk yılda neoliberal ekonomi politikalarının yükselişi, sağlık sistemlerini piyasa mantığına yaklaştırdı. Bu dönüşüm, kültürler arası farklılıkları daha da keskinleştirdi. Küresel sermaye hareketliliğiyle birlikte esnek çalışma biçimleri yaygınlaştı; bu da milyonlarca insanın GSS kapsamı dışına itilmesine neden oldu.
Örneğin Hindistan’da “gig economy” çalışanları (motosiklet kuryeleri, platform işçileri) herhangi bir sigorta kapsamında değildir. Türkiye’de benzer şekilde kuryeler veya serbest çalışanlar, prim ödemediklerinde sistemden dışlanır. Böylece modern emek biçimleri, klasik sigorta anlayışını aşan yeni sosyal güvenlik modelleri gerektirir.
6. Kültürler Arası Benzerlikler ve Farklılıklar
- Benzerlikler: Tüm kültürlerde “çalışan” birey önceliklidir. Sigorta, emekle ilişkilendirilir.
- Farklılıklar: Batı’da sağlık bir bireysel hak olarak görülürken, Doğu’da topluluk desteğiyle bağlantılıdır.
- Ara bölgeler: Latin Amerika ve Akdeniz ülkelerinde, aile desteği ile devlet desteği iç içe geçmiştir.
Bu tablo, “genel” kelimesinin aslında kültürel bir yoruma açık olduğunu gösterir: Her toplum kendi “genelini” tanımlar.
7. Düşündürten Bir Sonuç: Gerçek “Genellik” Mümkün mü?
GSS’nin kapsamadığı kesimler, sistemin zayıf noktalarından çok, kültürel aynasıdır. Bir ülkenin kimleri koruyup kimleri dışarıda bıraktığı, onun sosyal vicdanının da göstergesidir. Sağlık hakkının gerçekten “genel” olabilmesi, sadece yasal düzenlemelerle değil, kültürel kabullerle de ilgilidir.
Peki sizce, “genel” sağlık güvencesi, birey ile toplum arasındaki bu kültürel uçurumu kapatabilir mi? Yoksa her toplum kendi değerleri çerçevesinde bir “genellik” tanımı mı üretmeye mahkûm?
Kaynak ve Deneyim Notu:
Bu yazı, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) “Universal Health Coverage Reports” verileri, Türkiye Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) istatistikleri ve OECD’nin “Health at a Glance” raporları temel alınarak hazırlanmıştır. Ayrıca sosyoloji ve sağlık politikaları alanındaki saha gözlemlerim, farklı ülkelerdeki GSS uygulamalarının kültürel yansımalarıyla birleştirilmiştir.
---
Bu forum başlığı, yalnızca sağlık politikalarını değil, aynı zamanda kültürlerin “kime güvenlik borçlu olduğunu” tartışmaya açmak için bir davettir. Çünkü kimi zaman en önemli soru, “kim kapsanıyor?” değil, “kim neden kapsanmıyor?” sorusudur.